25 Ocak 2016 Pazartesi

Hangi makineyi alsam ?

Hangi makineyi alsam...Bu soru yeni başlayanların her gördüğüne sorduğu, fotoğrafçılıkla da uğraşanların en sık duyduğu sorudur. Canon mu alsam Nikon mu alsam vs . Hatta bazı forumlarda kişinin kullandığı malzeme yazar altlarında x makinesi x objektifi bişiler bişiler. Sanki fotoğraftaki kareyi yakalayan makinelermiş gibi. Sanki aynı makineyi aldığımızda her çekeceğimiz çok güzel olacakmış gibi. Bence bu soru fotoğrafı çekene bir hakaret..O kareyi yakalayan o kadrajı oturtan, o  kompozisyonu kuran kişinin hiç mi payı yok fotoğraflarda? Hepsini makine mi yaptı? Makineler evet bazı şeyleri kolaylaştırabilir. Objektifler uzağı yakınlaştırabilir. Ama bunların en iyileri olsa da bizde fotoğraf çekemeyebiliriz. O makineleri kullanmak, nerede nasıl pozlayacağını bilmek,  kadrajı ayarlamak ve de en önemlisi kompozisyona ruhunu katmak... Özer Kanburoğlunun bir kitabını okuyordum tam olarak ismini hatırlamıyorum şuanda. Kitapta çektiği fotoğrafları koymuş hangi değerde nerede ve nasıl çektiğini yazmış. Bir fotoğraf vardı çekmek için güneşin ne zaman doğduğunu ne zaman en iyi açıya geldiğini havanın açık veya kapalı olup olmadığını daha önceden araştırmış ve istediği şartlar oluştuğunda oraya gidip çekim yapmış ki çekim için topu topu güneşten dolayı yarım saatlik bir zamanı varmış. Şimdi tüm bunları makine mi ayarlıyor yoksa fotoğrafçımı ? Bir kuş fotoğrafı çekmek için kamuflaj giyip saatlerce o kuşun en güzel karesini bekleyen fotoğrafçılar... Veya savaş alanında hayatlarını bile tehlikeye atanlar iyi ve anlamlı bir kare için... İşte biz makineyi öne çıkardığımızda fotoğraçının bütün bu emekleri geride kalıyor sanki daha önemsizmiş gibi. Bide tabi şu olay var bundan beş yıl önce çekilmiş fotoğraflar çok mu kötüydü veya hala eski filmli makinelerde çekilmiş kareleri beğenmiyor muyuz? Beğendiklerimiz en iyi makinelerde çekilmiş fotoğraflar mı ?Yine Özer Kanburoğlunun ismini hatırlamadığım o kitabında Nikon coolpix standart ucuz ve herkesin alabileceği basit bir makine ile çekilmiş bir fotoğraf vardı. Öyle güzeldi ki...Yanında açıklamasında şu yazıyordu 'makineyi tanıdıktan sonra ve doğru ışığı bulduğunuzda her makineyle çekim yapılabilir' evet bence de öyle siz ne yapacağınızı biliyorsanız kitabınıza koyabileceğiniz kadar güzel bir fotoğrafı çok basit bir makine ile çekebilirsiniz. O yüzden makineye çok odaklanmayalım bence ne çekeceğimize odaklanalım. Nasıl çekeceğimize odaklanalım. Fotoğraftan ne beklediğimize odaklanalım. Yani günlük hayattan kareler çekeceksek sadece hatıralarımız için dünyalarca para verip dslr almayalım. Eğer ki hobi olarak bu işle uğraşacaksak en iyisini yine almamıza gerek yok, makineyi tanıdıkça nasıl çekileceğini öğrendikçe yine çok güzel pozlar yakalayabiliriz. Elimizdeki makine en iyi makinedir ve elimizdeki lens en iyi lenstir neticede.. Çünkü elimizde olandır. Aslında bunu en iyi nasıl değerlendirebilirimle uğraşalım.. Elimizdekiyle de çok güzel kadrajlar yakalayabiliriz .. çünkü makinemiz var ve makinemizinde bir kadrajı var. Sayısal değerlere takılmayalım hiç 5megapisel 20megapilsel yok 3 fps yok 12 fps şunda bu varmış onda bu var. Biz fotoğraf çekenler istatistikçi değiliz sanatçıyız. Sanatçıların matematiksel sınırları yok... Kalıpları düşünceleri, gördüklerimizi kendi gözümüzden aktarırken onlara ihtiyaçlarımız yok. O yüzden bırakın neyle çekeceğimizi neyi nasıl çekeceğimizle ilgilenelim.
Hatta geçen gün arkadaş sayesinde fotoğrafla uğraşan bir grupla tanıştım. Herkesin ellerinde makineleri yüzlerinde de hevesleri fotoğraf çekmeyi bekliyorlardı. Beraber toplandık limana gittik saat akşam 10 suları uzun pozlama yapacaz ışık oyunları vs. Neyse geldik limana kendimize göre kadrajlar bulup fotoğraflar çektik. Hatta bazı yerleri 3-4 kişi aynı şekilde kadraja almış. Makinelerin birisi 6-7 milyar biris 600-700 lira ama aynı kadrajda aynı güzellikte fotoğrafları elde edebildi. Belki kullanılan değerler farklıydı makinelerden ötürü ama kadrajlar ve fotoğrafların güzelliği çok yakındı inanın. Dediğim gibi elimizdeki kullanmayı bildikten sonra makinenin değeri ve özellikleri çokta ön planda değil. Zaten yarışmalarda en iyi makinelere değil en iyi fotoğrafçıya ödül veriliyor. Güzel olan, göze güzel gelendir.. Güzelliği de görebilen gözler yakalar... Fotografçı en iyi anı en güzel şekilde yakalayıp, başka gözlerin de görmesini sağlayan sanatkardır... Ressam tualine boyalarıyla aktarır.. Fotografçı güzeli yakalar, görmek isteyenlere sunar
En güzel kadrajlar sizin olsun en güzel pozları siz yakalayın ve elinizdekinin kıymetini bilin 😉

23 Ocak 2016 Cumartesi

Fotoğraf Çekmek :)

Geçenlerde bir arkadaşım bana bir fotografçılık kursu önerdi.
Malum öğrenmenin yeri, yaşı, zamanı yoktur. Zaten photoshop konusunda kendimi geliştirmek istiyordum hemen kurs hocasını aradım. Dedim ki başlamış bir kursunuz varsa ve o konuya geldiyseniz ben de aranıza katılabilir miyim? Hoca 'sen gel , bizim konseptimiz farklı, standart kurslar gibi değiliz' dediği anda daha da beni cezbetti
Meraklıyım ya hemen gittim
Dediği gibi yeni başlamış bir sınıfta kendime bir sandalye buldum. Sınıfa girdiğim an 32 yaşımla sınıfın ortalama yaşını düşürdüğümü farkettim.
Neyse, ders başladı, diyaframı anlatmaya başladı, nasıl makinede kullanılır, ne işe yarar vs vs hah dedim yine aynı muhabbetler.. 
Ama saatler ilerleyince bilmediğim görmediğim noktalara girdik.. İşte o zaman ilgimi çekmeye başladı.. Sonra yaratıcılığı geliştiren konular diğer ilgi çeken konulara bağlandı.. Tabi tüm bunlar anlatılırken sınıf içinde örnek fotograflar da çekiyorduk.. Herkesin makinesi elinde , öğrendiklerimizi uygulamaya çalışıyorduk..
Herkesin bir amacı vardı..defalarca denediler. O yaşlı amcalar, teyzeler , çekimlerini öğretmene gösterdiler.. Onay bekleyenler vardı. Takdir bekleyenler.. Hatta yanımda oturan 50 yaşlarında bir teyzem biliyorum ki hiç aklımdan gitmeyecek.
Ders bitti , herkes çıkmaya başladı, teyzem elinde makinesi hocanın yanına gitti. Ben de o sırada birşey danışacağım için kullak misafiri oldum.
Hoca makineyi eline aldı, ne yapacağını bilmez bir şekilde teyzeme ' benim ne yapmamı istiyorsunuz ?' diye sordu. Teyze gayet net bir şekilde sizden takdir bekliyorum. Fotograflarıma bakar mısınız dedi.
Meğer, bütün ders yanımda güzel bir kare yakalamak için fotograf çekiyormuş ve beğendiği çekimleri hocaya göstererek yapabileceğini kanıtlamak istemiş. Takdir edilmek istemiş kendi takdiri dışında.. 

O yaşta ne kadar çocuksu ne kadar içten bir yaklaşım diye yüzümde bir gülümsemeyle teyzeme baktım..Amatör ruhu bu olsa gerek diye düşündüm.. Oysa ki öğrenmenin sınırı yok.. Takdir edilmek, beğenilmek içgüdüsel bir ihtiyaç.. Yaşı yok..
Fotografçılık bir sanat.. Yaratılmış olandan birşeyler yaratıyorsunuz
Gördüğünüzü, yakaladığınızı, elde ettiğinizi başkalarıyla paylaşıyorsunuz
Yeni birşey yaratıyorsunuz aslında  ve bu , birşey yaratabilmenin ve yarattığınla gurur duyabilmenin sevinci..
Umarım hep beğeneceği fotograflar çeker ve o çocuksu mutluluğunu hiç kaybetmez güzel teyzem
Tabi o heyecana sahip olan sadece teyze değildi. Diğer kursiyerler de aynı heyecanla çekim yapıp aynı heyecan ve beğenilme açlığıyla çektiklerine bakıyorlardı.
O kadar sıcak ve cana yakınlardı ki, hatta Ülkü amcam evinde kek yapmış getirmiş bizlere. Çayla birlikte afiyetle yedik . Ellerine sağlık Ülkü amcam.
Ülkü amcayı da ilk kez orada tanıdım, muhabbet ettk. Buluşabildiğimiz ortak paydalar olduğundan çok da çabuk kaynaştık. Telefonlarımızı verdik yakın oturduğumuz için. Beraber fotograf çekmeye çıkarız dedik hatta.
Sonra kurs bitti dağılmaya başladık..Saat 22.30. Zaman nasıl güzel ve çabuk geçmiş.  Tam ayrılırken bir baktım Ülkü amca arıyor . Merakla açtım, buyrun dedim . ' Emre , taşıtın yoksa seni bırakalım ' dedi. Düşünmüş olması, aklına gelmiş olmam o kadar hoşuma gitti ki..
Sonuç olarak, fotograf çekmeyi seviyorum.. Fotograf sevgisinin , yeni ve güzel kareler yakalamanın, o ana sahip olmanın , güzellikler yaratıp insanlarla paylaşmanın mutluluğuna, benimle aynı duygu ve heyecanı yaşayan, paylaşan yaşsız bir dolu güzel insan tanımak da ayrıca büyük mutluluk oldu benim için.. Bu yüzden de seviyorum bu hobimi..
Gününüz bol güneşli, rengarenk, göz alıcı geçsin

14 Ocak 2016 Perşembe

Merhaba arkadaşlar

Neden ve nasıl başladım fotoğrafa onun hikayesini anlatacağım. Şans eseri tanıştım fotoğraf makinesiyle ama gerçekten şans. İlk sahip olduğum makine fanta kapağının altından çıkan filmli tek kullanımlık bir makineydi. Dedim ya şans işte. Şanslıydım geziye gidecektik okulca ve o gün için kullanabilecek, arkadaşlarımla anılarımı ölümsüzleştirebilecektim. Tabi bahsettiğim seneler 90'ların ortası. O zamanlar cep telefonları, digital makinalar yok. Tabi geziden sonra geldim fotoğraçının birine gidip fotoğrafları yıkattım. Makine tek kullanımlık olmasına rağmen güzel çekmişti. Hoşuma gitti fotoğraflarımın olması sevdiğim güne dair. Alet edavata da meraklıyım bide hatıralarım olmuş kendime dair çok hoşuma gitti.  Sonra ailem bir tane fotoğraf makinesi aldı tabi gene filmli hala 90'lardayız. Onunla çekimler yapmaya devam ettim. Ama o zaman şimdiki gibi değil yine her istediğinizde deklanşöre basamıyorsunuz çünkü filmler baskı yaptırmak hepsi pahalı. O yüzden gerçekten çekilecek kareleri çekiyorsunuz. Hep bir meraktı filmli makineler fotoğrafın nasıl çıkacağını bilmiyorsunuz. İçinizde bir heyecan ile bekliyorsunuz nasıl çıkacak hattta çıkacak mı diye. Filmli makineler öyleydi çünkü ne çektiğinizi göremezsiniz kontrol edemezsiniz. Bazen en istediğiniz kare çıkmaz yanmıştır fazla ışıktan ötürü. Veya hareket etmişsinizdir bulanık çıkmıştır. İşte bunlardan dolayı içimizde bir ürperti beklerdik fotoğrafın çıkmasını. İşte bu bütün hisler bağladı fotoğraf çekmeye beni çekerken ve çektinten sonrası hissedilen o duygular bir tutku gibi hala içinde halada çekiyorum.